Hipersonik saldırı uçakları (HGV) | Hipersonik Füze

Kıtalararası balistik füzelerin (ICBM) dahi pabucunu dama atacak, trilyon dolarlık Amerikan Füze Savunma Sistemini çöp olmakla tehdit eden, Hypersonic Glide Vehicle (HGV) hakkında dünya medyasına düşen kırıntılardan derlediğim bilgileri yorumlayarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

hgv hipersonik fuze hipersonik kayma araci hipersonik saldiri ucagi

Teknoloji öyle baş döndürücü bir hızla ilerlemekteki belki de biz altıncı nesillere yetişir miyiz diye düşünürken Hipersonik Saldırı Uçakları önümüzde koca bir tehdit olarak duracak. (Bkz; TÜRKİYE’NİN EN KRİTİK 25 SAVUNMA SANAYİ PROJESİ)

HGV’ler, ne ICBM, ne de SR-71 tarzı yüksek hızlı uçaklar gibi başından sonuna kadar ayni platform üzerinde hareket etmediğinden ayrı bir sınıf olarak değerlendirilmekte ve farklı farklı adlandırılıp, tanımlanmakta. Bu tanımlamaların hepsini konunun anlaşılması açısından sıralamak istiyorum; Amerikalılar daha çok Hypersonic Glide Vehicle veya H.Glider Weapons, Hipersonik Kayma Aracı / Silahı şeklinde bahsederken, Ruslar daha çok Ultra Manevralı HGV, Hipersonik Saldırı Uçağı (HAA), Nükleer Kanat veya Nükleer Planör olarak tanımlamakta.

Önce şu hipersonik olayını bilmeyenler olabilir diyerek açalım. Ses hızı “0” derece sıcakta deniz seviyesinden 10.000m irtifa da 1096km/s olarak kabul edilir. Yani bize fizik dersinde öğretilen 340 m/s = 1224 km/s hesabı havada tutmaz. Sonuç olarak 10 000m irtifada 1224km/s hıza çıkan uçak o irtifadaki sesin yayılma hızını 128 km/s geçmiş demektir mantıken. Yani ses hızı 1096km/s ve o da 1 Mach kabul edilir. 1 Mach altı hızlar subsonik, üzeri süpersonik / ses üstü sayılmakta. 5 Mach altı hızlar ise süpersonik, üzeri ise hipersonik sayılmakta ki bugünkü konumuzu da bu hızda uçan araçlar oluşturmakta.

Anti-parantez bir eşleme yapmak istiyorum. Malumunuz İstanbul’da düzenlenmek olan savunma sanayi fuarında bu günlerde “Sapan” Elektromanyetik Railgun isminde yerli üretim bir silah sisteminin tanıtımı yapılıyor. Elektromanyetik güç kullanarak çeşitli çaptaki çelik mermileri çok yüksek irtifalara fırlatan bir bu sistem ile dünyada bunu geliştiren dört ülkeden biri olacağız (bildiğim kadarı ile ve sona erdirebilirsek).

Bizimkilerin kaç km irtifaya çıktığını açık kaynaklarda yazmadığından geçerek, Çinlilerin 200 km, Amerikalıların 185 km gibi olağanüstü bir irtifayı gördüğünü (İngilizleri bilmiyorum) söylemek istiyorum. Bu mermilere güdüm kabiliyeti kazandırmadan nasıl işe yarayacağını veya nasıl kazandıracaklarını bilmemekle birlikte Çinlilerin alçak yörüngedeki uyduları dahi vurabilmeyi hayal ettiğini eklemek istiyorum.

Tabi uydunu hangi anda hangi noktada olduğu belli olduğundan mümkün ama İHA neyse de BF (balistik füze) ve uçağı nasıl vuracak kafamda koca bir soru işareti. Ancak dört tane ülke boşuna uğraşmıyordur diye düşünüyorum. “Sapan” ve benzeri sistemlerin servise girmesinden sonra belki de bizim daha bitmemiş başarılı projemiz Hisar füzesi gibi dünya da Patriot’ları çöpe atacak. Yukarıdaki iki soru işareti henüz cevap bulmasa da, o derece iddialı bir proje ve hava savunma sistemlerini temelden değiştirebilir.

İşte bu makalede anlatacağım HGV’ ler de Elektromanyetik Railgun’lar gibi alternatif bir hava savunma silahı olarak hava savunma sistemlerini temelden değiştirmeye talip ancak iki farkla. Biri HGV savunma silahı değil bizzat saldırı sistemi olarak savunma sistemlerini etkisiz kılacak, diğeri ise HGV’ler hava savunmadan ziyade füze savunma sistemlerinin etki alanına girdiğinden kat kat pahalı sistemleri çöp olmakla tehdit etmekte.

Yani sesten hızlı süpersonik uçaklardan daha hızlı hipersonik kayma / planör silahı şeklinde tanımlanan bu sistemler belki de 50 yıldır geliştirilmeye çalışılan anti-balistik füze sistemleri ve füze savunma sistemini ve hatta AEGIS sistemlerini ileriki yıllar da çöpe atacak veya yeniden dizayn edilmelerine sebep olacak. Gerek ABD, gerekse Rusya ve diğer ülkelerde kurulu BMD (Balistik füze savunma sistemi) sistemlerinin yeniden dizayn ve şekillenmesi gerekebilir. Milyarlarca dolara mal olması muhtemel olan bu tehlikenin sebebi üç süper gücünde var güçleri ile geliştirmeye başladıkları hipersonik saldırı araçları HGV’ler.

NÜKLEER BAŞLIK TAŞIYAN UÇAK VE BALİSTİK FÜZLERDEN FARKLARI NE?

Sabit bir balistik yörüngede uçmak ve başlığını hedefe taşımak üzere dizayn edilmiş BF’leri izleme ve imha üzerine kurulan BMD sistemlerinin, BF kadar hızlı uçan fakat onlardan farklı olarak çok daha üstün manevra yeteneği ve istediği hedefe son ana kadar yönlendirilebilme kabiliyeti olan HGV’ler karşısında hem izleme-kilit, hem de imha konusunda çok aciz kalacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Hedefe ulaşmak için ilk planda BF’ nin savaş başlığının taşındığı kısmında seyahat eden HGV’ler, bu füzeler ile uçuşun uzunca bir süresinde beraber olduklarından aynı hızdadır da diyebiliriz.

Eski makaleler de anlattığım üzere yeni yeni manevra kabiliyeti kazanan RV’ler (yeniden giriş aracı, füzenin savaş başlığının taşındığı son kısım) icat edilse de, bu kabiliyet sınırlı. Dolayısı ile ABM füzesinin saldırı aracının (KV/ EKV) IR sensörü tarafından takibe alınan ve küçük roket motorları sayesinde manevra yaparak, hedef uçuş rotasının hesaplayıp keşisme yapan KV’lerin bu yeni hipersonik saldırı araçlarının sesten hızlı bir uçak gibi yapacağı manevralar kaşsısında etkili olmasını beklemek hayal olur. Yani BF’ lere karşı etkili ABM’ler, bırakın manevrayı HGV’lere karşısında aradaki hız farkından dolayı yetişemez. En azından şimdilik ve tarafların iddia ettiği teorilere göre böyle.

İşte bu sebeple caydırıcılık veya nükleer tehditte son nokta olarak tüm BMD sistemlerini atlatabilecek bir nükleer başlık taşıma platformu olarak HGV devri ilk olarak Amerikan HTV-2 ile deneysel olarak başladı ve bunu Rusya ve Çin ve sınırlı olarak Hindistan takip etti.

Şu an her üç ülkenin sistemi de test aşamasında. Açık kaynaklardan Amerikan sisteminin sadece nükleer savaş için değil, stratejik ve anlık belirlenen hedeflere konvansiyonel saldırı amacını da güttüğünü biliyoruz. Çinlilerin de anti-gemi fantezisi mevcut. Resmi söylem böyle olsa da ABD’nin HTV-2 (Hipersonik Teknoloji Aracı) ile iki yıl önce yayınladığımız makalede de şöyle demişiz;

http://www.kokpit.aero/bu-fuzeyi-vurmak-imkansiz-hakan-kilic

“Yukarıda anlattıklarımıza Çin cevabı yanında Rusya’ nın nasıl bir cevap vereceği ise merak konusu”.

İşte bugünde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan Çin ve Rusya’ nın cevabını da ekleyerek bu merakı gidermiş olacağız.

Yine aynı makalede HTV-2 için; “Kitle imha silahlarını veya füzelerinin kullanan teröristlerin ya da haydut devletlerin depolama ve geliştirme alanlarını bir saatten kısa bir sürede vurmak için üretildi” Bu Pentagon söylemi dünya basının da ve konu ile ilgili sitelerde sıkça yer alsa da, harcanan paralar ve teknolojinin ne kadar yüksek olduğu düşünüldüğünde pek inandırıcı gelmiyor.

Dünyanın 5 kıtasında üsleri ya da müttefik ülkeleri olan ABD’ nin hedefinde olabilecek tırnak içinde yazılan kategorideki grup ya da devletlerin teknolojileri düşünüldüğünden, istediği anda birkaç saat içinde ulaşabileceği menzil içinde oldukları ve ABD uçaklarını önleyecek yeterli hava savunma sistemleri olmadığı bilinmektedir. Kaldı ki, İran gibi Rus sistemlerini kullanan ülkelerin bile uçaksavar füze sitemleri mevcut olsa bile Tomahawk tarzı Amerikan seyir füzelerine karşı etkili bir koruma sistemleri olmadığından çeşitli seyir füzeleri ile ya da hava saldırısı ile yukarıda tırnak içinde belirtilen Pentagon söylemindeki hedefler rahatlıkla vurulabilir” demişiz.

Bugün geldiğimiz noktada özellikle insansız sistemlerde ki teknoloji ve menzil konusunda ki gelişmeler süper güçlerin haydut devletleri veya terör guruplarını (kendilerine göre) vurmak için çok daha ucuz sistemlere sahip olduklarını görüyoruz. Dolayısı ile hipersonik saldırı / teknoloji araçlarının (HGV) düşman BMD sistemlerini atlatmaktan başka bir amacı olmadığı açık. Manevra yetenekleri ve sabit uçuş yörüngelerinin olmaması onları çok tahlikeli bir saldırı silahı haline getirmekte. Yani yeni geliştirilen bir ICBM’den veya nükleer bombadan farkları yok diyebiliriz.

“GLIDE”, SÜZÜLMEK

“Glide” yani “süzülmek” tabirini kullanmalarının sebebi de aslında çok önemli. Malum Türkçemize Fransızca’dan gelen planöre İngilizce’de ‘glider’ deniyor. Planör, havada süzülerek ilerliyor. Konu ile alakalı az sayıda makale ve haberde üç ülkenin sistemi de anlatılırken değişik tanımlar var; hipersonic vechile / weapon / aircraft gibi. Ancak “glide” ortak bir kelime. Bununla ilgili açıklama olmamasına rağmen konunun anlaşılması adına şöyle bir çıkarım yaptım. “Süzülme-Kayma” demelerinin amacı araçların / uçağın kendini uzun mesafe götürdükten sonra ayrıldığı BF’den farklı olarak termosfer tabakasında veya daha alt katmanlara indikçe yatay ve sabit bir yörüngede hareket edebilmesi yani adeta atmosferin istediği katmanında uçak gibi sabit irtifada kayabilmesi. Tabi buna istediği anda manevra kabiliyeti de dâhil.

hipersonik fuze

Yani BF’lerin çizdiği balistik yörüngeyi çizmeden düz bir düzlemde kayması. Bu durum onları tehlikeli yapan ana özelliktir. Çünkü BF’ler önce çıkacakları maksimum yüksekliğe çıkıp sonra dalışa geçerler ve bu eğik atıştan ziyade parabol yörüngedir. Dolayısı ile bir füze çıkar çıkmaz bir süre sonra karşı taraf düşeceği yeri günümüz teknolojisi ile üç aşağı beş yukarı tahmin edebilmektedir. Oysa HGV’ler için böyle bir şey söz konusu olmayacak çünkü yakıtının müsaade ettiği veya kinetik enerjisinin müsaade ettiği ölçüde (tercihe bağlı) atmosferde kayacak ve istediği anda, istediği hedefe doğru dalışa geçebilecek.

ÇİN ARACI DF-ZF / WU-14

İlk uçuşu 2014 başında yapan Çin WU-14 HGV’si Çinliler tarafından DF-ZF olarak adlandırılıyor. Nükleer saldırı haricinde uçak gemisi gibi çok yüksek değerdeki gemi hedeflerine karşı bir anti-gemi füzesi olarak da kullanılacak. Pentagon tarafından teyit edilen bilgiye göre Çin, yüksek teknolojili HGV olan WU-14’ün 6.başarılı denemesini Wuzhai füze test merkezinde bir BF kullanarak gerçekleştirdi.

Nükleer başlığı hedefine ulaştırmak ve yüksek hızı sayesinde BMD sitemlerinden kaçmayı amaçlayan araç denemesi başarılı oldu. ABD’li yetkililer bir yıldır WU-14’ü takip ediyorlarmış ve söylediklerine göre araç son test sırasında atmosfer sınırında hareket ederken yeni bir yeteneğini sergilemiş.

WU-14 ve benzeri araçların sunacağı en büyük avantaj, ABD’nin BMD sistemine karşısına çıkaracağı sürprizler ve buna bağlı caydırıcılık. Çünkü dev erken uyarı sensörleri, kara konuşlu GBI füzeleri ve deniz konuşlu SM-3 füzelerinin sesten 20 kat hızlı ve uçaklar kadar olmasa da manevra kabiliyeti mevcut olan en azından BF’ ler gibi parabol-balistik bir yörüngeye sadık kalmadan uçabilen bu araçlara karşı çok etkili olmasını beklemek artık çok zor. Amerikalıların, Çin’in Amerikan BMD ve hava savunma sistemini aşmak için bu aracı tasarladıklarından şüpheleri yok.

Şimdiye kadar 5 deneme uçuşu yapan Çinliler son iki denemeyi geçtiğimiz Haziran ayından sonra yaptılar. Amerikan rakibi HTV-2’nin maksimum ulaştığı hız 20 Mach olmasına rağmen, Çin WU-14, 10 Mach sınırını ancak geçebildi (Bu bilgi kaynağı Jane Defense Weekly. Bu bile yönlendirilebilen bir sistem için çok yüksek hız. Eski bir USAF subayı ise 12 Mach hıza eriştiklerini tahmin ediyoruz diyor).

Amerikan kaynaklarına göre Çinliler DF-ZF / Wu-14’ün altıncı testi 23 Kasım 2015’de yaptı. Bu testler için yayınlanan NOTAM’ lar incelendiğinde testler hakkında en azından füze menzili veya test menzili hakkında bilgi sahibi olunabiliyor. Bu da 2016’lı yılların azizliği. Artık hiç bir şeyi saklamak kolay olmuyor. Zira, Rusyaların dahi Sibirya gibi bazı kısımları sivil uçuşa kapalı alanları olsa dahi 2.bölümde isimlerini sayacağım uzun menzilli sabit radarlar her şeyi görüp kaydediyor. Bu arada şunu da belirteyim 7 Ağustos 2014’ de yapılan bir Wu-14 testini Amerikalılar başarısız olarak ilan etmişler.

Amerikalıların söylediğine göre Wu-14, 100 km mesafeye kadar BF ile çıkarıldıktan sonra pull-up manevra ile yani kalan enerjisini daha yükseğe çıkmak içinde kullanarak menzil artırabilir. Daha sonra düz yörüngede 10 Mach hızı buluyormuş. Amerikalı uzmanlar hipersonik planör araçlarının, uydu sensörleri, toprak ve deniz tabanlı radarlar yoluyla gelen nesneleri takip eden geleneksel füze savunma sistemlerinin kesişim sağlamasının neredeyse imkânsız olduğunu söylemekte. Zaten bildiğim bütün Amerikan yapımı ABM füzelerinin hızı 10 Mach kapasitesinin altıda olduğundan teorik olarak ta imkânsız. Ancak bir istisna var.

Sputnik haber ajansı da yaptığı haberlerde gerek Rus Yu-74 ve gerekse Wu-14 için Amerikan BMD sisteminin en önemli ABM’lerinden olan THAAD füzelerinin etkisiz kalacağını söylemekte. Evet bu doğru. Hız olarak 10 Mach’ın altında. Ancak nedense Rusların aklına hiç toprak tabanlı savunma füzesi GBI’ler gelmiyor. Bu füzenin hızı resmi olarak teyit edilmemiş durumda. Burası önemli. Füze açık kaynaklarda 24.000km/s yani 21-22 Mach hızda olduğu yazılmakta. Şimdi açık kaynak bilgisine göre yorum yapmak hatalı olabilir.

Kesin doğru olmayacak olsa da füzenin tüm diğerlerinden farklı olarak silo tabanlı, 3 kademeli olduğunu ve dev bir BF’den büyüklük olarak farklı olmadığını gördüğümüzden bu hız bilgisinin doğru veya yakın olduğu tahmin etmek zor değil. Bu kadar bu meseleye kafa yormuş biri olarak müsaadenizle bunu iddia edeyim. Dolayısı ile Çin ve Rus HGV’leri aslında eğer manevra kabiliyeti olarak ta onlarla mücadele edebilirse (ki bu çok önemli ve zor bir şart) GBI ABM füzeleri tarafından vurulma ihtimali var. Bu da bütün teorilerin sonu olur. Makalenin yarın ki ikici bölümünün sonunda anlatacağım üzere benzer bir iddia da Pazar günü Ruslardan S-500 adına geldi.

 (Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki bir iki yıldır takip ettiğim ve internete yeni sızmış bilgileri derleyip Türk kamuoyuna yeni bir gelişmeyi haber vermeye çalışıyorken, sanki beni duymuşlar gibi tam o anda Ruslar S-500-HGV açıklaması yapıyor).

Şu anki açık kaynak bilgisi olarak en hızlı insanlı uçağın 3,5 Mach ile SR-71 :Black Bird olduğunu (Eurora kamuoyuna tanıtılmadığı için yaklaşık 5 Mach ve bir de SR-72 var) ve New York-Londra arasının 5600 km mesafeyi 2 saatin altında aldığını veya Rusya’dan çıkan bir ICBM’nin 10 Mach üzeri hızlarda sadece 20 dakikada ABD topraklarına varacağı düşünüldüğünde hipersonik teknoloji araçlarının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca insansız sistemler olan Amerikan deneysel X-51 ve X-43’ün de HGV’ler gibi scramjet motorlar sayesinde 5 Mach üzeri hızlarda uçmakta olduğunu belirtelim.

Çin Wu-14 sisteminin hipersonik menevraların üzerinde oluşturduğu strese dayanıklı bir savaş başlığı ve bunu hedefe taşıyacak bir ICBM tabanlı füzeden ibaret olduğu bazı Amerikan kaynaklarında kesin bilgi olarak anlatılmakata. DF-21 ve diğer ASBM’lere (anti-gemi balistik füze) sahip Çin için yeni bir silah sistemi olurken, ABD içinde Uçak Gemisi gibi stratejik hedefler için yeni bir stres kaynağı olacak gözüküyor.

Bir Amerikan Savunma Bakanlığı yetkilisi aynen şöyle demiş” Wu-14’ü, ABD nükleer caydırıcı çabalarını karmaşık hale getirebilecek ciddi bir yükselen stratejik tehdit olarak görüyoruz”.Buna Rusya’nın da Şubat ayında bir hipersonik füze testi gerçekleştirdiğini ilave edelim.

ABD hipersonik kayma aracını HTV-2’nin BF üzerinde taşındığını biliyoruz. Ayrıca scramjet morot ile çalışan (X-51, X43 gibi) versiyonu üzerinde çalışıldığını da. Bu konuda Çin’in bir çalışması var mı? Bu sorunun cevabı henüz bilinmemekle beraber, hiçbir şeyin kolay kolay saklanamadığı günümüzde eğer uçan bir şeyler var ise bir yerlerden sızar diye düşünüyorum. ABD scramjet teknolojisi ise, amacı scramjet motorlu füze değil geri dönebilen füze kadar hızlı aslen uçak olan bir sistem. Ancak henüz bir çok şey kozmik. Aynı şekilde Çin’in de. Dolayısı ile bildiğimiz başka bir teknoloji olmadığı için Çin Wu-14’ün de scramjet motorlu olduğunu tahmin etmek durumundayız. (Resimlerin aksine)

Çin WU-14 ABD füze savunma sistemi tarafından korunan müttefik üslerine saldırmanın yanı sıra, çok yüksek değerdeki hedeflerin ilk kademe savunma kapasitesini kırabilecek bir “gümüş kurşun” gibi. Böylece ABD güçleri yüksek değerli hedeflerini korumak için klasik BMD sistemi haricinde nokta savunmasını nasıl yapacağını düşünmek zorunda kalacak. Bir Amerikalı uzman klasik “katmanlı” Amerikan BMD ve hava savunma sisteminin hipersonik silaha karşı savunma yapmasının çok zor olduğunu, hızı sebebi ile SM-6, THAAD veya PAC-3 gibi sistemlerin hava savunma sistemlerinin işinin zor olacağını belirtmektedir.(GBI’lardan bahsetmemiş sanırım sadece ana karada olması ve az sayıda üretilmesi yüzünden)

Aynı yetkili en iyi savunmanın (mevcut ABM füzelerin hızlarına yetişemeyeceği için olsa gerek) Rolling füzeleri ve CIWS sistemi olduğunu söylemiş. Rolling füzeleri IR başlıklı ve her türlü füzeyi vurmak için geliştirilmiş füze ve alçak irtifa, kısa menzil. CIWS ise çok namlulu döner top sistemi saniyede yüzlerce mermi ile mermi duvarı ördüğünden hedef füze mutlaka bu duvara çarpmaktadır.

Ancak burada bir sorun var. Bana göre, yetkili bilmediğinden yada politik bir cevap mı vermek istemiş bilemiyorum ama burada bahsedilen tehdit herhangi bir 1000 km menzilli Scud füzesi değil ki yere yakın vurulup imha edildiğinde başarılı bir savunma yapılmış olsun. Yukarıda da anlattığımız üzere her üç devlette HGV’leri karşı tarafın her türlü sistemini aşıp nükleer saldırı veya konvansiyonel başlıklardan daha etkin yeni geliştirilmiş (manyetik bomba vb.) yüksek teknolojili bombaların hedefe ulaştırılması için kullanmayı düşünüyor. Dolayısı ile bu yetkilini açıklaması çok mantıklı gelmiyor. Yerden 5-10km yüksekte imha edilen bir nükleer başlığı vurmanın ne kadar faydası olabilir ki?

AMERİKANIN DİĞER BİR KORKUSU, WU-14’ÜN ANTİ-GEMİ SİLAHINA DÖNÜŞEBİLİR

Balistik füzelerin kendisini veya RV’ sini imha etmek için birçok ülke tarafından 1980’li yıllarda üretilmeye başlayan ABM’ler Çin WU-14 karşısında etkisiz kalacağı değerlendirilirken aynı şey ABD ve Rus sistemleri içinde geçerli olacak. ABD’li uzmanlar Çin WU-14’dünün Çin ICBM’leri üzerinde taşınma imkânı olsa da ilk planda diğer taktik füzeler üzerinde konuşlandırılarak anti-gemi silahı olarak kullanılacağını tahmin etmekte.

Cecil Haney (USSTRATOCOM-ABD Stratejik Komutanlığı komutanı), geçen yıl HGV’ler üzerine yaptığı değerlendirmede endişelerini dile getirdi. Kongre’nin ABD-Çin Ekonomik ve Güvenlik İnceleme Komisyonu’nun yıllık raporunda ise Çin HGV çalışmalarının hızla ilerlediği ve 2020-2025 yılına kadar hazır veya ramjet tahrikli seyir füzesine dönüşebileceğini söylüyor. Pekin bir taraftan Wu-14’ü geliştirirken diğer yanda da anti-uydu füzesi ve her ikisini de sağlıklı kullanmak için gözetim uydularını geliştiriyor.

(Bu tehditlerin aynısının Amerikan HTV-2 ve Rus Yu-74’ten dolayı Çin içinde geçerli olduğunu belirtmek lazım. Yeni projeler bittiği zaman 2030’a kadar Çin kaynaklı ICBM saldırılarını gözlemleyebilecek olan 138 adet ABD uydusu uzayda olmuş olacak. DSP, STSS ve PTSS uyduları haricinde başka uydular da kastediliyor mu bilemiyorum ancak raporda ICBM saldırılarını gözlemlemek için dediği için benim bildiğim BMD sistemine dâhil uydular bunlar ki, 138 adet zaten çok büyük bir rakam. Yani hedef konum güncellemesi için ne kadar hızlı giderse gitsin büyük bir imkân. Ancak iş hedefi imhaya gelince henüz daha yeni geliştirilen HGV’leri önleyecek sistemler geliştirilmeye başlanmadı bile çünkü zaten en son teknolojiyi barındıran ICBM’ler üzerinde yani en hızlı araçlar üzerinde hareket ediyorlar)

Wu-14’ü, Amerikalı yetkililerin BMD sistemi için ciddi bir tehdit olarak görmeye başladığından beri DF-21’den başka DF-26 balistik füzesi üzerinde konuşlandırılması halinde 3000 km menzili de aşmış olacağı ihtimali üzerinde duruluyor. Washington DC’ de ki Ulusal Savunma Ün. Str. Arş. Enstitüsü’ n de ki uzmanlardan Franz-Stefan Gady, değerlendirmede “ABD’nin eşsiz stratejik füze savunma sistemini nötralize potansiyeline sahip olabilir” şeklinde bir yorum yapmış WU-14 için.

Son olarak Hindistan’nın da bir HGV’ye zemin teşkil edecek scramjet-hipersonik füze programı yürüttüğünü ve başarılı testler yaptığını belirtelim. Hindistan DRDO kurumu “Hypersonic Test Demonstration Vehicle” HSTDV adını verdiği insansız bir scramjet hipersonik füze programını başarı ile yürütüyor. Şimdilik üzerinde scramjet motorda bulunduran katı yakıt roket motoru (booster) bir füzeden ibaret.

PROJE 42042 / YU-71 VE YU-74 RUSYA’ NIN HİPERSONİK SALDIRI UÇAĞI

Amerikan ve Çin HGV (Hipersonik kayma/saldırı araçlarına) Rusların cevabı (Rusça Ю-74,Türkçe karşılığı Yo) YU-74’dür. Rus haber ajansı Sputnik, YU-74’ü “Ultra manevra kabiliyetli hipersonik saldırı uçağı” olarak tanımlasa da aslında bu “ultra manevra” ifadesinde biraz abartı yok değil.

Aslında demek istedikleri hipersonik hızda seyahat eden ICBM’lere nazaran HGV’nin daha iyi manevra yapabilmesi (SR-71’in 3,5 Mach hızda yapabildiği kadar) ve BMD sistemlerini atlatabilecek olması.

Burada bir açıklama yapmak istiyorum. HGV veya Rus HGV’lerini anlatan medya kuruluşları Rus hipersonik uçağını ultra-manevra yetenekli olarak tanımlasa da manevra yeteneği hakkında bilgi vermemişler. Muhtemelen kendilerine hava kuvvetleri veya üretici firmanın “ultra manevralı” derken ne demek istediğini ya anlamadılar, yada reklam olsun diye umursamadan yazmaktalar.

Aslında söylenmek istenen ICBM gibi balistik füzelerdeki parabol şeklindeki balistik yörüngedense uçak gibi istenilen hedefe füzeden ayrıldıktan sonra yönlenmesi. Hipersonik bir uçak içinde, insansız bir uçak içinde bildiğimiz F-16 gibi veya insansız X-47B gibi füzelerden kaçmak için keskin manevralar yapma imkânı yok. Zaten 10 Mach üzeri hız ve az bir manevra yeteneği ABM’lerden kaçmak için yetecektir.

Bunu nereden biliyoruz? SR-71’den. Maksimum hızı 3,5 Mach olan Amerika Stratejik keşif / casus uçağı pilotlarının dediğine göre uçuş rotasını bilgisayara girmeden uçtuklarında bazen birkaç saniye geç kalsalar istemedikleri bir ülkenin hava sahasını ihlal edebiliyorlarmış. Yani Avrupa gibi bir kıta üzerinde birkaç saniyelik gecikme ile istemediği bir ülke hava sahasını istemediği bir irtifada ihlal etmiş oluyor. Bu örnek bize, ne kadar hızlı oldukları ve o hızda ne kadar kısıtlı manevra yeteneği olduğunun anlatıyor.

Soğuk savaş ve soğuk savaş sonrası üç süper güç arasında kurulan “nükleer dehşet dengesi” daha çok ICBM ve en çokta denizaltı tabanlı SLBM’lere dayanıyordu. Ancak son birkaç yıldır ve özellikle soğuk savaş rüzgârlarının şiddetli estiği 2016’lara gelindiğinde sahneye yeni bir aktör çıktı. Daha önceki birkaç makalelerde ayrıntılarını anlattığım NATO’nun Avrupa’ya konuşlandırdığı ve uygulama adımları devam eden, basına mal olan adıyla füze kalkanı (EPAA).

İşte Rusların bu kalkanı delmeyi hayal ettiği projelerden biride Yu-71 kod adı “4202 Projesi” olan gizli bir füze programı idi. İnanılmaz tehlikeli ve imha edilmesi çok zor olan nükleer saldırı silahı 11.200 km/s gibi bir hıza erişiyordu. Hızı ve öngörülemeyen yörüngesi sayesinde düşmanın füze savunma sistemlerinden kaçabilecekti. Yu-71 aracın geliştirilmesi birkaç yıl sürdü. SS-19 füzesini seyahatinin ilk aşamasında kullanan araç-uçak yada planör veya her ne ise kozmik olduğundan gerçek bir resmini ve videosunu görmediğimiz için henüz tam tanımlama yapamıyoruz. Araç 26 Şubat 2015 en son test uçuşunu gerçekleştirmiş bulunuyor. Amerikalılara göre yeni Rus hipersonik uçağı, Stratejik Füze Kuvvetleri modernize eden Moskova’nın modernizasyon planlarından biri.

Jane’s Defense yazarlarından birine göre ise, yeni geliştirilen Sarmat ICBM füzesini yapılış amaçlarından biride 2025 yılına kadar servise girmesi beklenen Yu-71’i seri üretim versiyonu YU-74’ü yörüngede taşımak. Uzman, Rusya’nın gelecekte ABD ile yapacağı olası silahsızlanma görüşmelerinde HGV’leri çantasında görmek istediğini düşünüyor.

PROJE 4202

Yu-71’in atası ise, bu projeler çok gizli olması ve resmi açıklama olmamasından dolayı kaynaklardaki kırıntılardan anlaşıldığı üzere Proje 4202. Bu gizli proje için “fırlatma aracından ayrıldık sonra, serbestçe manevra yönünü ve alanını belirleyecek hipersonik bir seyir füzesi gibi davranır” ifadesi ile anladığım ve çözdüğüm kadarı ile kesin olmamakla birlikte Yu-71’in öncesi olan proje bir ICBM üzerinde taşınan ve sonradan serbest kalan yine bir hipersonik hızda manevra ve yönlendirme imkânı olan yarı füze- yarı uçak X-15 /X-51’e benzeyen bir şey olarak tahmin ediyorum. Ancak YU-71 ve sonraki versiyon YU-74 adam akıllı hipersonik bir uçak, insansız hipersonik bir drone ve günümüz savaş uçaklarından çokta küçük olmayan bir araçta olabilir.

Rus uzmanların flaş ifadesi ile “ABD füze savunma sistemi anlamsız hale getirecektir”. Her Sarmat ICBM füzesinde üç hipersonik savaş planör yer alacakmış (Bu ifade doğru olması durumunda da Amerikalı rakibi gibi savaş uçaklarından oldukça küçük demektir ki bu durumda resimler de gördüğümüz örnekler ile yakından uzaktan bir benzerliği yok diyebiliriz).

Rus haber ajansları ve ilgili sitelere göre son Rus HGV’si Yu-74 Avrupa’da kurulan füze kalkanına bir cevapmış.

“Cevapmış” diyorum çünkü NATO’nun “füze kalkanı İran’a karşı, Rusya’ya değil” savunması ne derece inanılır ise bu ifade de öyle bir şey. Güya NATO Romanya ve Polonya’da konuşlandırdığı tesisleri kurmasaymış bunu yapmak zorunda kalmayacaklarmış. Demek istedikleri bu.

Ancak NATO ülkelerini ve Avrupa’da ki Amerikan hedeflerini füze saldırılarına karşı korumak ve ana karaya yapılacak saldırıları önceden haber almayı amaçlayan füze savunma sisteminin Rus YU-74 karşısında etkisiz olacağını görmezden gelsek bile, YU-74’ün hedefi ABD ana karası dururken Avrupa olamaz. Sebebi çok basit; Rusların Kuzey Avrupa’yı İskender füzeleri ile donattığı ve NATO şemsiyesinde henüz Rus ICBM’lerine karşı yeterli savunma füzesi yokken bu kadar stratejik bir silahın tek görevi olabilir.

Amerikan HTV-2’sine cevap vererek caydırıcılık ve gereğinde tüm Amerikan BMD sistemini aşarak taşıdığı bombaların ABD ana karasındaki hedeflere teslim etmek. Yoksa Rusların şu anda bile Avrupa’da ki füze kalkanını aşabilecek daha bir sürü çeşitte balistik füzesi mevcut ve hatırlatmak isterim ki Avrupa ve çevre denizlerinde en etkili savunma füzesi SM-3. Yani teknik verileri itibari ile HGV’lere tek yaklaşabilen silo tabanlı GBI füzesinden yok. ( GBI ve THAAD’lar BF yazı dizisinin ileriki bölümlerinin konusu olacak)

ABD’li yetkililer, Putin’in yeni hedefi Hipersonik silah platformu Yu-74’ü tamamlanmasına yakın olduğunu düşünüyor ve kendilerine göre bunun “stratejik dengeyi” bozacağına inanıyor.

Sputnik’te çıkan haberlere göre Rus yetkililer YU-74’ü THAAD’lar yakalayamayacak demişler. Açıkçası neden GBI’ler den hiç bahsetmediklerini anlamış değilim. Bu konudaki değerlendirmemi ilk bölümde anlatmıştım. Belki de sadece Avrupa üzerinde olacak bir savaşı kast ederek konuşuyorlar ki bu durumda da fazla mütevazı davrandıklarını söyleyebiliriz. Gerçekten de Avrupa ve çevre denizlerdeki gemilerde Rusların bu yeni saldırı silahını durdurabilecek herhangi bir füze / silah sistemi yok demektir. Tıpkı Ruslarda da olmadığı gibi.

YU-74 HGV RUS KISALTMASI İLE HAA TESTİ

İlk scramjet motorun 1991 yılında Ruslar tarafından test edilmesinden sonra bir süre yarışta geri kalan Ruslar 2000’li yıllardan sonra tekrar atağa kalkmıştı. Ostkraft.ru sitesine göre göre, Rusya deneysel Yu-74 hipersonik kayma aracını 2016 yılında başarı ile test etti. Test, kıtalararası menzilli RS-18A, NATO kod adı SS-19 Stiletto tarafından gerçekleştirilmiştir.

Kamçatka Kura test sahasında Orenburg bölgesinde Dombarovsky füze üssünden fırlatılan füze (normal ICBM denemesinden farklı olduğuna göre füzenin taşıdığı HGV demek daha doğru ancak Rus haber sitelerinde sadece füze yazmakta) Uzak Doğu Rusya’da kuzey Kamçatka bölgesinde bir hedefe çarptı/düştü. Ruslar test verilerini çok gizli tutmakla birlikte Yu-74’ün ABD USSTRATOCOM’da ciddi edişe kaynağı olduğunu iddia ediyorlar ki bence de doğru veya endişe edecek kadar önemli bir gelişme.

Geçenlerde denemesi yapılan ve tüm dünya medyasında haber olan sıvı yakıtlı diğer bir son model ICBM olan SS-X-30 Sarmat RS-28’de Rus HAA/HGV aracını taşıyarak hedefe son safhada serbest kalmasını sağlayacak diğer bir termonükleer başlıkta taşıyabilen kıtalararası balistik füze.

Dünya üzerindeki herhangi bir noktaya 1 saatten çok daha kısa sürede varabilen SS-19 Stiletto veya Sarmat’ın taşıdığı Yu-74 nükleer savaş başlığı yanında elektronik harp (EH) uygulamaları, sahte hedeflerle de donatılmış olabilir. Bu özelliği ile Rusya’nın Stratejik Füze Kuvvetlerine önemli ölçüde bir verimlilik katacağı Rus analistlerin söylediği diğer bir iddia.

Yu-74’ün özellikleri gizli olsa da 12 Mach sürati gördüğü ve bir Sarmat füzesinin 24 Yu-74 taşıyabildiği ifade edilmekle birlikte bu rakama inanmak zor geliyor. Sadece 10 başlık taşıyan bir füzenin başlıktan daha büyük olması beklenen Yu-74’den nasıl olup ta 24 adet taşıdığını anlamış değilim. Burada da bir bilgi kirliliği var. Muhtemelen askerler yine başka bir şey kastetti ama yazan bir kere böyle yazınca genelde haber ajansları ve haber siteleri birbirinden beslendiği için zaten Rus haber kaynakları sınırlı olduğundan haber yanlış kopyalanarak devam etmekte ki dünyada 24 adet başlık taşıyabilen bir füze dahi bulunmamakta.

ABD, BMD SİSTEMİ RUSLAR KAŞISINDA ÇARESİZ KALIR MI?

Yu-74’ün, Amerikan kademeli füze savunma sistemini yani özellikle ICBM’lere karşı dünya üzerinde kurulmuş tartışmasız en iyi füze önleme sistemini rahatlıkla alt edebileceği iddia edilmekte. Ancak en iyisi olduğu halde klasik Rus ICBM’leri karşısında bile %100 etkili olamayan bu savunma sisteminin HGV’lere karşı zayıf olması çok normal. ABD ulusal savunma sisteminin Rusları ilgilendiren kısmı Cleary Alaska, Vandenberg ve Kaliforniya gibi üslerde bulunan silo tabanlı GBI çok yüksek irtifa exo-atmosferik anti balistik füzeleri. (Çeşitli kaynaklarda inanması güç ama bu füzelerin 39 deneme atışında eğitim hedeflerine karşı başarı oranının % 47 olduğu yazmakta)

Ana karadaki PAC’ların menzilinin ve hızının dışında olduğunu kabul ederek THAAD füzelerine geldiğimizde bu füzelerinde yine irtifa ve hızlarından dolayı HGV avlama kabiliyetinin sıfıra yakın olacağını varsayabiliriz (aynı kaynakta bu füzelerin testlerde % 90 başarılı olduğu yazmakta. Tabi normal BF’lere karşı).

Bu arada karşılıklı caydırıcılığın füze ve başlık sayısına bağlı olduğunu Amerikan anti-balistik füze sayısının Rusya’nın başlık ve füze sayısı yanında devede kulak kalacağını, Rusya’nın bu konuda yani ABM füzesi sayısında ise ABD’nin yakınından bile geçemeyeceğini daha önceki makalelerde de belirtmiştim.

Diğer yandan Rusya cephesinde ICBM önleme kabiliyeti olacak olan S-500 geliştirilmeye devam edilmektedir. Rusya’nın ilk gerçek axo-atmosferik önleme füzesi-ABM’si olacaktır.

Rus Yu-74 HGV’sini durdurabilecek ABD füzesini ve üslerini yazdıktan sonra izleme ve takip yapacak sensölerden de bahsetmek istiyorum. YU-74’ün füzelerden kaçıp kaçmayacağı tartışma konusu olsa da ne kadar hızlı uçarsa uçsun beyzbol topunu gören bu sensörlerden kaçmasına imkân yok.

Yu-74’dü anlatan kaynak ve basın demeçlerinde sadece üç tanesi yazılmış ve anlatılmış olmasına rağmen aslında Rus füzelerine karşı çok daha fazla sayıda ve coğrafyada kurulmuş dev erken uyarı radarlarının eksik kalanlarını da ekleyerek sıralamak istiyorum. Ruslar Yu-74 kaşısın da Amerikan ABM füzelerini bypass edeceklerini iddia etseler ve kabiliyetlerini küçüksemekte haklı olsalar da iş radarlardan kaçmaya gelince fark edilmeden bir saldırıda bulunmaları imkânsız gibidir. Bunlar,

  1. -Clear, Anderson, Alaska
  2. -Cape Cod, Massachusetts
  3. -Beale, Kaliforniya
  4. -PARCS, Kuzey Amerika-Kananda sınırı
  5. -Shemya, Alaska
  6. -Pearl Harbor, Havai. SBX Radar (SBX-gemi üzerinde hareket ettirilebilen mobil platform. Bir ay kadar önce Kuzey Kore füze denemelerini izlemek için Kore Yarımadasında bir yere götürüldü.)
  7. -Thule, Grönland
  8. -Globus II, Vardo, Norveç
  9. -Flyingdales, İngiltere
  10. -AEGIS Ashore-Kara konuşlu, Polonya ve Romanya
  11. -120 derecelik açısı ile Rusya’ya çevrildiği takdirde sabit radar Kürecik, Malatya

Erken uyarı uyduları da bu sistemin cabası diyerek tekrar ayrıntıya girmeyeceğim (2030’a kadar sayıları 138’i bulacak). Çünkü hem bu radarları, hem de uyduları daha önceki makalelerde anlatmıştım.

Şimdi öyle tahmin ediyorum ki yakında Rus ve Çin HGV’lerine karşı yıllar önce rafa kaldırılan Amerikan yıldız savaşları yani uzay tabanlı lazer sistemi tekrar gündeme gelir mi? Soruları sorulmaya başlanacak.

Çünkü Stratejik Füze Kuvvetlerini modernize çalışmalarının bir parçası olan Yu-74 Ruslar tarafından Amerikan BMD sistemini bypass etmek için geliştirilirken, gerek hızı, gerekse manevra kabiliyeti sayesinde balistik füzelerin tersine öngörülemeyen yörüngesi ile ICBM’lere göre daha küçük nükleer başlıklar bıraksa dahi, hem savunma doktrinlerini, hem de stratejik dengeyi değiştirme potansiyeline sahip olacaktır.

Üstelik Rusya, MIRV (çoklu savaş başlığı) donanımlı, süper ağır (en büyük balistik füze 211.400,00 kg, 30 metreden fazla) SS-18 R-36 ailesinin yerine daha modern ve küçük SS-X-30/RS-28 Sarmat’ı geliştirdi. 20 Savaş başlığından söz ediliyor ki bu korkunç bir çarpana bedel. Başlık sayısı Rus HGV’si ile birebir uyumlu mu bilemem ama sadece başlık olarak bile korkunç. Şöyle ki basit bir mantıkla; Borei sınıfı denizaltılar atılan Buluva füzeleri 10 başlık taşıdığına göre 20 füze 200 başlık ederken, karada konuşlu sadece 10 tane Sarmat denizaltıda bulunan 20 füzeye bedel demektir.

Roscosmos şirketinden ismi verilmeyen bir kaynağa göre İzvestiya gazetesi yeni füzenin 15 Mach (Saniyede 7 km’ye yakın) hızına ulaştığını ve denemelerde Sibirya halkının füzeyi meteor kayması zannettiklerini iddia ediyor.

Tahminlere göre 2025 kadar tamamlanan projeler ile HGV seri üretime geçtiğinde her Sarmat’ta üç Rus HGV’si olacak.

İNSANOĞLUNUN HİPERSONİK HİKÂYESİ VE AMERİKAN HTV-2 GLOBAL SALDIRI SİLAHI / UÇAĞI

İnsanoğlunun hipersonik hikâyesi aslında 1697 yılında X-15 ile başladı. Yarı roket yarı uçak olan deneysel uçak ilk ses hızını geçen X-1‘ in çok daha gelişmiş bir torunu idi. Testlerde 6 Mach sürati geçmeyi başaran X-15, B-52 bombardıman uçağının kanadından bırakılıyor ve önce kendi roket motorlarını sonrada kanat altlarına takılı roketleri ateşliyordu. Henüz scramjet motorların hatta ramjet motorun icat edilmediği o yıllar için büyük başarı idi.

DARPA’nın Falcon Projesi (Force Application and Launch from CONtinental United States) ile yeniden kullanılabilen Hipersonik Cruise Araçları (HCV) geliştirmeye başlamış ve savaş uçağı büyüklüğündeki HTV-3X gerekli finasman sağlanmadığından iptal edilmiştir. Devam eden X-41’in yanında 50 Yıllık rekor, o zamandan bu yana NASA’ nın iki pilotsuz hipersonik araştırma programları X-51A Waverider ve X-43’ü ile kırıldı. Artık hipersonik devri idi ve scramjet motorlar vardı.

Yapılan bir teste B-52H’dan 50,000 feet’ te serbest bırakılan X-51A, 26 saniye içinde 4.8 Mach kadar çıktı. Daha sonra scramjet motoru sayesinde 60,000 feet tırmandı gibi 5.1 Mach’ ı gördü.(Hipersonik hız)

“X” serisi uçaklarla yapılan testlerin hipersonik uçuş karakteristiği ve daha yüzlerce bilimsel amacının yanı sıra, onlar sayesinde geliştirilen HTV-2 ile yeni bir saldırı konsepti amaçlandı. Amerikan Hava Kuvvetlerine hipersonik hızda (en az 10 Mach), düşman hedeflerine doğru binlerce mil seyahat edebilecek, çok stratejik hedeflere (maliyete değecek), kinetik enerjisini yıkıcı güç olarak kullanarak veya konvansiyonel bomba bırakarak, daha çok nükleer saldırı gerçekleştirecek bir saldırı platformu hediye etmek amaçlanmıştı. Aynı zamanda tıpkı Rus ve Çin HGV’ lerinin Amerikan BMD sistemini bypass etmesi gibi onların füze savunma sistemlerini saf dışı bırakmak.

Diğer yandan süper yüksek hızlı drone veya ISR platformlarının düşman hava sahasına daha hızlı girmesi ve çıkması neticesinde radarlar tarafından tespit edilse bile düşürülemeyeceği için istediği bilgiyi toplayıp dönecekti.

Ses hızının 6 katı yani 6 Mach hıza ulaşan SR-72’ den sonra (SR-71 3,5 Mach) ABD, HTV-2 ile gözünü HGV yarışına dikti. Daha doğrusu yarışı başlattı demek daha doğru olur. Amerikalıların Hipersonik Global Saldırı Silahının olarak tanımladığı HTV-2 ile ilgili iki yıl önce yayınladığımız makalede testlerde 13 000 km/s hıza ulaştığını aktarmıştık. Basitçe; roketle / balistik füze ile hedef bölgeye taşınarak, sonrasında insansız bir uçakla esas saldırıyı yapmayı amaçlayan bir platform olduğunu söyleyebiliriz.

HTV-2‘ nin ikinci test uçuşu 11 Ağustos 2011 tarihinde yapıldı. Amacı ise saldırı profilini denemekten ziyade daha işin başında olan hipersonik uçuşun teknik verilerini tespit etmekti. Füzenin navigasyon, güdüm sistemi, termal koruma sistemi denendi. 3 Dakika boyunca 20 Mach hızla stabil aerodinamik kontrollü uçuş yapıldı. (20 Mach= 21.921 km/s= 13.000 mph= 11.296kts)

ABD’li bir yetkili yeni HTV-2 benzeri HGV’lerin nükleer saldırı yeteneği haricinde, Kuzey Kore, İran gibi ülkelerin yeni geliştirdiği bir silahı veya füzeyi imha etmek veya Çin’ in anti-uydu yeteneği devre dışı bırakmak için, hatta yüksek öncelikli teröristleri imha için kullanılabileceğini söylemekte.

Bir saatten az bir sürede dünya üzerindeki herhangi bir yerdeki teröristlerin anlık istihbarat ile imhası (maliyete değecek bir hedef olması gerektiğini unutmamak lazım) gerçekleşebilecek. Öten yandan ilginçtir Putin, bir taraftan kendi HGV’lerini geliştirirken, diğer yandan da Amerikan HTV-2’si için “stratejik güç dengesini” bozar uyarısında bulunmakta.

Bir diğer tepki de uluslararası kamuoyundan gelmekte. HGV’lerin uluslararası silah kontrol rejimi kapsamına alınmasını isteyen çevreler yavaş yavaş oluşmakta. Bu silahların nükleer silahların yerini almasına rağmen domino etkisi yaparak silahlanmayı artırma ihtimali özelliklede füze savunma sistemleri konusunda yepyeni bir yarış başlatma ihtimali var.

SON ÇIKAN S-500 HABERİ

Nitekim bu satırları yazdığım anda yani 12.11.2016’da Rus haber ajansı Sputnik’te çıkan bir haberde geliştirilmekte olan S-500 hava ve füze savunma füzesinin Amerikan HGV veya küresel saldırı silahlarını durduracağı iddia edildi. Üstelik S-500’ün Amerikan’ın milyar dolarlık projesini boşa çıkardığı da söylüyorlar. Tabi söz konusu olan Sputnik ve silah sistemi Rus olunca biraz tereddütle yaklaşmak lazım. S-300/400 makalesinde ayrıntılarını anlattığım üzere S-500 ilk gerçek eksoatmosferik Rus anti-balistik füzesi olacak.

Ancak Sputnik füzenin 7 km/saniye yani 23 Mach hızında ve 600 km menzilli olacağını yazmış. Şüphesiz 23 Mach süratindeki 600 km menzilli bir füze ne Amerikan HTV-2 bırakır ne Çin WU-14. Ancak şimdi biraz tahmin yapalım. Tahmin çünkü henüz kozmik olduğundan açık kaynak bilgisi yok. Uzatmadan iki cümle ile S-500, 15 Mach üzerine ulaşması ayrı bir muamma iken 600km’ lik menzili içinde 23 Mach hızı ne kadar koruyabilecek? Aynı zamanda HGV’ leri vurmak için o hızda manevra yapabilecek mi? Eğer bu soruların cevapları tam manası ile “evet” ise bu makaledeki bana ve uzmanlara ait görüşlerin çoğu çöp oldu demektir. Tabi Amerikan ve Çin geliştirme çabaları ve korkunç maliyetleri de.

Ama sizin de tahmin edeceğiniz üzere “evet” olma şansı çok düşük. En azından önümüzde ki 5-10 yıl içinde. Çünkü 2.Dünya Savaşı’ndan beri görülmüştür ki gelişmiş ülkelerde ki teknoloji sıçramaları açık farklarla değil paralel gitmektedir. Paralel gidemediği zamanlarda da mutlaka bir taraftaki zehrin panzehri diğer tarafta bulunmaktadır. Bunun tek istisnası savaşın son yıllarında geliştirdiği sistemlerle açık ara öne geçen Almanlardır.

Ancak onlarda savaşta yenilmelerinin sonucunda roket, tepkili jet motoru vb. ürünleri daha fazla geliştiremeden ve verimli kullanamadan savaşın sona ermesi ile projeler çalınmış ve son bulmuştur. Dolayısı ile S-500 ün kapasitesi diğer rakip ülkelerdeki muadillerinden aşırı farklı olmasını beklemek biraz hayal olur. (Bkz; İHA’LARIN GELECEĞİ VE TÜRKİYE)

hgv hipersonik fuze hipersonik kayma araci hipersonik saldiri ucagi removebg preview

Kaynak: www.kokpit.aero / Hakan Kılıç

Son Güncelleme: 18/11/16

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*