Ruslara göre manevra mı, sistem mi önemli?

Rus Hava Kuvvetlerinde Albay General Viktor Bondarev’in son basın açıklamalarının birinde altıncı ve muhtemelen sonrasında yedinci nesil olarak adlandırılacak olan savaş uçakları geliştirdiklerini söylemiş. Bondarev; “Rusya, altıncı nesil savaşçısının hem insansız, hem de insanlı olarak tasarlamaya karar verdi” demiş. Ruslara göre insansız sistemlerin daha işlevsel. İçinde insan olmayınca uçağın manevra kabiliyeti 9 G kuvveti ile sınırlanmadığı için yani insan vücudunun sınırları söz konusu olmadığından bu uçaklar daha işlevsel ve ölümcül olacak. (Bkz; PİLOTSUZ 900 KİLOMETRE UÇAN MİG-23!)

iha drone

Burada bir not düşmek lazım. Evet, insansız bombardıman ve saldırı uçakları var ve gelecekte 6.nesillerden de böyle olan modeller üretilecektir. Ancak dogfight dediğimiz yakın hava muharebesi veya görüş ötesi yani uzun menzilde BVRAAM dediğimiz muharebeyi yapabilecek insansız teknoloji için henüz çok erken. Çünkü insan gözü ve insan beyni arasındaki koordinasyona sahip, hatta yetmez el, ayak göz koordinasyonuna sahip yani uçağın mükemmel durumsal farkındalığına ilaveten tüm sensörlerden (radar, IR, optik, kokpit göstergeleri veya bilgisayarının verilerine ilave, telsiz veya digital veri ve iletişim mesajları) gelen verileri anında işleyip, değerlendirip, kıymetlendirip, karar veren bir yapay zeka olması lazım.

DRONE SÜRÜLERİ

Yine daha önceki aylarda bahsettiğimiz drone sürüleri Pardix ve DARPA’nın Gremlins konseptinin sadece keşif değil saldırı amacını güdeceğini videonun ilk yayınlandığı günlerde iddia eden bir yazı yazmıştım. Nitekim DARPA kaynaklı gelişmeler haklı çıktığımı gösteriyor. Ancak bu micro drone’leri bugün bahsettiğimiz konudan ayrı tutmak lazım. Çünkü bunlar ilgili haberde anlattığım gibi yüzlercesi ortak akılla ve buna rağmen kendi başına hareket eden arı sürüleri gibi. Birinin ölmesi etki etmediği gibi tüm sürünün ortak amaç için senkronize hareketini de bozmuyor. Çünkü ortak akıl kullanıyorlar. Yani bir kraliçe arı da yok. Bu makalede ise F-35 gibi insanlı savaşçılarla SİHA’ların entegresini tartışıyoruz.

f-35

F-35 NELER YAPABİLECEK

F-35 için biraz abartarak söylemek gerekirse, drone (küçük micro-drone’ler değil büyük drone’lar) ve SİHA gibi platformlarını havada Link16 ve gelecekteki sistemlerle yani ağ merkezli harp özelliği ile yönetirken, bu günkü AWACS’ların sıradan savaş uçaklarına verdiği komuta-kontrol hizmeti gibi bir hizmet verecek diyebiliriz.

Bunu yaparken de tüm kanyaklardan gelen verileri izleyip, değerlendirerek hatta basit hedef analizleri yaparak, operasyonel açıdan önemli bilgileri dikkate olarak, kritik kararları, güvenilir şekilde diğer hava araçlarına dağıtacak veya komut verecek. Bazen cephe derinliklerinde bir F-35 kol veya filo lideri tüm F-35 ve SİHA’lara yönlendirmek için emiler verebilecek.

Çok daha anlaşılır ve basit bir örnek vermek gerekirse; uzun menzilli hava-hava füzeleri ve yine yüksek irtifa hava savunma füze tehdidinin yoğun olduğu bir bölgeye AWACS ve diğer EC-135 benzeri C4ISR sistemlerinin yaklaşamadığı ve kötü hava şartlarının uydu gözlemine imkân vermediği bir senaryoda en ilerideki ve en riskli bölgede keşif yapan bir İHA’nın (veya RQ-4 gibi bir uçağın) paylaştığı hedef görüntü ve konum bilgisini filo lideri etrafındaki tüm insanlı ve insansız uçaklara digital veri yolları ile ileterek, İHA’nın gördüğünü herkese göstererek “hedefiniz bu, özellikleri şu, bölgede yapılan EH karıştırmasının sinyal veri bilgisi şu, icabında EH’yi bastırmak için şu kodlu jammer yayınını yaparak, şu şekilde saldırın vb.” diyebilecek.

f-35

Burada dikkatinizi bir şey çekti mi? Hani hep denir ya, gelecekte uçaklar aşırı elektronik cihazlarla dolacak ve her tarafı MFD ekranlar ile dolu kokpitlerde yapay zeka ve robot teknolojisi ile uçan pilotlar, nerede o eski pilotlar vs… Aslında 2.Dünya Savaşı pilotları ile 50-60’lı yılları kıyasladığımızda bu söylem doğru. Ancak motor teknolojisinde ki gelişmeler ve aşırı G yükü o çağda daha öncekilere göre pilotların işini fiziksel dayanıklılık olarak çok daha zor bir duruma sokmuştu.

Sonrasında 3.nesilere gelindiğinde hala daha analog saatleri ve klasik taktikleri kullanan pilotların hayatına havada-havaya füzeler haricinde ciddi radikal değişiklikler girmemişti. Sonrasında daha çok elektronik ve otomatik sistemler denebilecek HUD gibi baş yukarı ekranların eklendiği F-16, F-15, Mig-29 gibi uçaklar bir önceki 3.nesil uçaklara göre pilotların işini zorlaştırmadı, tam tersine kolaylaştırdı. Yani durum tersine döndü. A-10’un ilk modellerindeki klasik analog saatlerle dolu kokpitte uçan A-10 pilotu veya F-4E, F-5A pilotu ile F-16C veya F-15C pilotuna ayni skoru elde etmeleri karşısında aynı puanı versek haksızlık yapmış oluruz.

Bu kural bana göre bu güne kadar devam etti. Yani kimse kusura bakmasın ne Kore’de savaşan ABD’li pilotlarla Körfez savaşında savaşanları, ne de Kıbrıs savaşında ve sonrasında F-104 hatta F-4E’ye kadar görev yapan Türk pilotları ile bugün lazer güdümlü bombaları yüksek irtifadan bırakanları aynı kefeye koyamayız.

Kimse yanlış anlamasın. Bu önermenin karşıtı doğru olmayabilir. Yani şu andakiler ister Amerikan, ister Türk veya Rus olsun, daha yeteneksiz manasına gelmez. Bunu test imkânı da yok zaten. Demek istediğim daha doğrusu anlatmaya çalıştığım teknoloji ilerledikçe yani uçak nesilleri büyüdükçe pilotluğun daha kolaylaşması. Diğer yandan günümüz tehdit ortamının çok çeşitli olması sebebi ile (gelişmiş SAM, MANPADS) daha riskli olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bir gerçek ama bugünkü konumuz itibari ile benim yaptığım kıyas hayatta kalma, eğitim zorluğu gibi konular değil uçağın içine oturduklarında görevi başarmak için hangisinin daha donanımlı ve kabiliyetli olması gerektiği kıyası.

ağ merkezli harp

Şu ana kadar yazdıklarıma bu pencereden bakarsanız 4. Nesillerde gerçekleşen kolaylaştırıcı sistemlerin pilotların işinin çok daha görev anında kolay hale getirdiğinin söylemek istiyorum. Tıpkı Boeing-777 tipi yolcu uçağının bilgisayarına rotayı girip kalkıştan sonra gerekmedikçe Amerika’ya kadar hiçbir şeye müdahale etmeyen hava yolu pilotu gibi. Hele birde kısıtlı görüş şartlarında otonom yaklaşma sistemleri ile otomatik iniş yapmışsa insanın pilot olmasa da olurmuş diyesi geliyor (sadece teknik açıdan normal şartlar altında konuşuyorum tabi ki böyle bir şey diyemeyiz).

İşte sözü getirmek istediğim yer F-35, F-22 gibi beşinci nesiller ve gelecekteki 6.nesiller ile bu kuralın yıkılması veya yıkılacağı gerçeği. Yani bana göre 3’ten 4’e geçerken bahsettiğim kural bundan sonra işlemeyecek. Belki 7.nesillerde durum farklı olabilir. Çünkü artık tüm insanlığın aşırı teknoloji bağımlısı ve eğitilmiş olduğu, filmlerdeki uzay çağını yaşayacağımız 7.nesillerin doğduğu 2050 sonrası yıllarda herkes teknoloji ile tanışık olduğundan bu uçaklar ile savaşmak daha az yetenek gerektirebilir.

raytheon füze

Ancak bana göre F-35 ve ötesinde pilotluk yapmak teknoloji ilerledi diye daha kolay değil tam tersi daha zor olacak. Bunun sebebi ise şu; bugünkü bir F-16 pilotunun aldığı akademik, fiziksel ve uçuş eğitimi ile bir F-15 veya Su-35 gibi uçakları uçurabilmesi oryantasyon ile mümkün. Aynı şekilde F-35’e geçiş yapıyorlar. Eğer bir pilotun uçuculuk yeteneği ve fiziksel dayanıklılığı iyi ise F-16 veya F-15, Su-30 fark etmez aynı başarıyı gösterecektir. Ancak F-35 gibi bir uçakta çok fazla yenilik ve ileri teknolojiyi takip etmiş olmanın yanı sıra insiyatif alabilme ve komuta edebilme kabiliyetinin üzerine eklenmiş olması gerekiyor. Sıradan bir F-16 pilotu birazda çılgın olduğunu düşünelim F-18’den F-15’e kadar diğer uçaklarda da aynı başarıyı gösterirken eğer akademik yönü zayıf ise aynı başarıyı F-35 gösteremeyebilir.

Sonuçta tartışmaya açık bu konuyu bitirerek şuraya gelmek istiyorum; geleceğin 5 ve 6. nesillerinde birçok şey daha akıllı uçaklar sayesinde otomatik ve daha önce hayal edemediğiniz kabiliyette uçak ve bilgisayarlar tarafından önünüze serilmekte. Ancak bu otomasyon ve teknolojik ilerleme pilotun işlem bazlı işini kolaylaştırsa da komple düşünüldüğünde F-35, T-50, F-22 gibi uçaklar ile bir görevi geleceğin savaş ortamında hakkı ile yerine getirmek Körfez savaşında F-16 ile yerine getirmekten çok çok daha zor olacak. Özetle demek istediğim bu.

Pilotun sadece uçmasını ve savaşmasını bilmesi yetmeyecek hatta bunlar tabiri caizse standart pakette olacak. Kıbrıs Savaşı’nı düşünün. Pilotlarımız F-100 uçağı ile uygun irtifa ve yaklaşma açısını, uçaksavar ateşi altında yakalamaya çalışıp bir taraftan da hızını ayarladıktan sonra tüm bu şartları yerine getirip önlerindeki optik nişangâhta artıkıl’ı hedef üzerine getirip bombayı veya roketler ateşliyorlardı. Şimdi ise F-16 SAM tehdidinde bile taşıdığı güdümlü mühimmatları sadece ekrana bakarak ateşlemekte.

F-35 ise örneğim SOM-J seyir füzemizi 200 km üzeri bir menzilden uçağın bilgisayarı ne zaman ateşle derse o zaman ateşleyecek. Çok daha basit gözüküyor ama mesele sadece bu değil. Siber savaş, ağ merkezli harp ve entegrasyon içinde kalma zorunluluğu, komuta-kontrol, gelişen SAM ve hava-hava füzeleri vb. daha bir çok faktör pilotun işini çok daha zorlaştırmaktadır. Sadece 2,5 kg ağırlığındaki çok çok fonksiyonlu F-35 kaskı bile birçok pilotun şikâyetine sebep olmakta pilotlar akıllı telefonlardan nefret eden eski telefonları özleyen benim gibiler gibi eski uçaklarını özlemekteler.

Aslında telefon çok güzel bir örnek. Şimdiki akıllı telefonlar ilk cep telefonlarının yapamadığı şeyleri yapmanın yanı sıra her türlü isteğimizi kolaylaştırmak için harika menüler sunmakta. Ama özellikle orta yaşlılar için soruyorum eski telefonları kullanmak mı daha kolaydı, şimdiki akıllı telefonları mı?

F-35’TE YAPAY ZEKA

İnsansız sistemlerin geleceği son derece hızlı ve sürekli olarak değişmektedir. Örneğin, Northrop Grumman’ın X-47B İnsansız Muharebe Hava Sistemi Göstericisi (UCAS-D) uçuş testi başarısına rağmen ABD Deniz Kuvvetleri, ilk gizli UCAV’inin havadan bir tanker olacağını hedefliyor. Oysa öteden beri bu uçağın insansız bir stealth bombardıman uçağı olacağına inandık ve gözlemledik.

Başlangıçta düşük gözlemlenebilir, ölümcül ve derin nüfuz edici bir saldırı platformu olarak tasarlanan program, 2011’de daha az gizli ve hafif silahlı, İnsansız Taşıyıcılı Hava Gözlem ve Görev Uçağı (UCLASS) programına dönüşmüştür. Bu durum ABD’nin, Afganistan’daki İHA üslerini kaybetme ihtimaline karşı yapıldı diyebiliriz (Çünkü Afganistan’da işler iyi gitmiyor) 2016 yılında, proje öncelikle insansız bir tanker olarak hizmet vermek üzere yeniden düzenlendi. Resmi olarak MQ-25A Stingray olarak isimlendirildi.

Geçenlerde okuduğum bir makalede USAF’ta çalışan üst düzey bilim insanlarının F-35’in yapay zekâyı içerdiğini doğruladığını yazıyordu. Makalede bilim insanlarını dediğine göre “Yakında F-35’ler, F-22’ler ve diğer savaş uçakları ile silahlı görevler, düşman hava savunmalarını test etmek ve bastırmak veya yüksek riskli bölgelerdeki istihbarat, gözetleme ve keşif görevlerini yerine getirebilmek için gelişmiş yapay zekâ kullanacaklar”.

F-35 mevcut Otomatik Lojistik Bilgi Sistemi (ALIS) sistemi ile bilgisayar sistemi, insan müdahalesine ihtiyaç duymadan, bilgisayarların değerlendirmeleri yapmalarını, denetim listelerini incelemelerini, bilgi organize etmelerini ve kararlar almalarını sağlayan yapay zekânın erken uygulamalarını kullanır. Bu sayede etrafındaki insansız silahlı hava araçlarını yönlendirip / onlara yeni hedefler verebilir. Hatta bazı uzmanlar gerek yapay zekâ, gerek ALIS ve gerekse sahip olduğu diğer aviyonik sistemler sayesinde F-35’in geleceğin ELINT/SIGINT uçağı olacağını iddia etmekte.

Konumuza dönecek olursak en pahalı kask isimli makalemizde anlattığım F-35 kaskı Dağıtılmış Diyafram Sistemine bağlıdır ve 360 derece olan sensör sistemleri uçağın Elektro-Optik Hedefleme Sistemini oluşturmaktadır. Bu sistem radar da dâhil tüm hedefleme teknolojileri ile bağlantılıdır. Yani F-35’in içinde oturan ve bu kaskı takmış olan bir pilot; savaş gemisinin radar operatörü, komuta merkezinin C4 odasındaki ekrana bakan subayı, sabit radar tesisindeki operatör gibi olacak dersek çok fazla abartmış olmayız diye düşünüyorum.

Şu anda, Hava Kuvvetleri Predators ve Reapers gibi dronların uçuşu ve rotası, sensörleri ve silahlarının kullanımı yer kontrol istasyonlarından koordine edilmektedir. O zaman makalede anlatmaya çalıştığım gibi gelecekte drone’ler muhtemelen F-35 veya F-22 gibi gelişmiş savaş uçakları kokpitinden komuta edilebilecek. Belki birebir uçurulmayacak ama hedef tahsisi yapıp ne zaman, nereye, nasıl bomba atacağına karışılabilecek veya bizzat bir ara yüzle bomba bırakma komutu verilebilecek.

Şunu da belirtmekte fayda var. Her şeye ve insansız teknolojinin ilerleme hızına rağmen, pek çok bilim insanı ve savunma sanayi uzmanı, insan beyninin beklenmedik gelişmelere hızla tepki verme hızını göz önüne alarak, insan pilotlara gelecekte de ihtiyaç duyulacağına inanıyor.

Bununla birlikte, sensör teknolojisi (radar ve IR sensörleri), savaş uçağı pilotlarının giderek daha büyük mesafelerde tehditleri tespit edebileceği bir noktaya kadar hızla ilerliyor ve bu nedenle dogfight ihtiyacını büyük ölçüde azaltıyor. Bazılarına göre ise bunun sonucu olarak ve otonom teknolojiyi geliştirme hızı göz önüne alındığında, çok uzak olmayan bir gelecekte bir insansız savaş uçağı için yer olabilir (Yani F-22’nin insansızını tasvir ediyorum).

Başka bir enteresan örnekte ise, son zamanlarda ALPHA adı verilen ve Psibernetix tarafından geliştirilen bir savaş pilotu yapay zeka (AI), yalnızca diğer AI’leri değil, aynı zamanda deneyimli bir emekli USAF albayını da yenmiş. Bir dizi uçuş savaş simülasyonunda, “AI” her seferinde onu BVR senaryolarında başarıyla vurmuş. Simüle edilmiş savaştan sonra çıkan sonuç ise; “AI”, düşmanını tespit ettikten sonra insan pilotun kilidini kırmak için bir manevra yaparak daha yüksek bir vuruş olasılığı elde ediyor ve füzelerini fırlatmak için en uygun mesafeyi ve zamanı bekledikten sonra kendisini daha iyi konumlandırabilme yeteneğine de sahip.

Daha önceki bir makalemdeki cümleden alıntı yaparak; Teknolojinin ilerlemesi II. Dünya Savaşından sonra pilotların işini kolaylaştırmış gibi gözükmekle birlikte günümüzde daha da ilerleyen modern teknoloji ibreyi tersine çevirmiştir. 2.Dünya Savaşı’nda yüksek irtifada aşırı soğuk vb. fiziki şartların zorlukları ile mücadele eden pilotlar varken, günümüzdeki pilotlar bir savaşta, klimalı ve MFD ekranlarla çevrili kokpitte uçarken, nereden geldiği bilmediği uzun menzilli bir havadan-havaya füzenin hedefi olunca kendisine neyin çarptığını anlayacak zamanı dahi olmayacak.

Karşı koyma-caydırma sistemlerinin etkisinin azaldığı gelecekte güdüm sistemi ve ilk ateşleyen olmak çok daha önemli kazandığından ilk atış fırsatını yakalayan çoğu zaman zaferi de kazanmış olacaktır. Aynı şekilde kara hedeflerine saldırı söz konusu olduğunda da ister insanlı, ister insansız veya karma uçaklardan oluşan paketlerden bırakılan çok çeşitli güdümlü mühimmatlar bir kere bırakıldı mı artık düşmanın yapacağı fazla bir şey kalmamış olacak. (Bkz; BİR F-4 PHANTOM HİKAYESİ)

Kaynak: Kokpit Aero / Yazar: Hakan Kılıç

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*